İade konularında avukatlar
Uluslararası ceza hukuku, bir kişinin kaderinin iki hukuk sistemi arasındaki etkileşime bağlı olduğu son derece karmaşık bir mekanizmadır. Bir devlet, başka bir devletin topraklarında bulunan bir kişinin iadesini talep ettiğinde, iade (ekstradisyon) çarkı devreye girer. Türkiye, Avrupa ve Asya arasında coğrafi ve siyasi bir köprü olarak, bu tür taleplerle düzenli olarak karşılaşmaktadır. Bu tür davalarda savunma, sadece yasaların bilinmesini değil, aynı zamanda uluslararası sözleşmelerin ve Türk mevzuatının usuli inceliklerinin derinlemesine anlaşılmasını gerektirir.
Sınır ötesi davalarda uzmanlaşmış avukatlar, savunma stratejisini temel insan haklarına ve usuli ihlallere dayanarak oluştururlar. Gözaltından mahkeme duruşmasına kadar herhangi bir aşamada yapılan bir hata, geri dönülemez sonuçlara yol açabilir. Nitelikli hukuki yardım, özgürlük ile kişinin tehlike altında olabileceği bir ülkeye zorla gönderilmesi arasında tek engel haline gelir.

Ekstradisyon nedir?
İade, bir devletin bir şüpheliyi veya mahkûmu yargılama veya cezanın infazı için başka bir devlete teslim ettiği resmi bir hukuki süreçtir. Bu, otomatik bir prosedür veya idari sınır dışı etme değildir. İade, ulusal mevzuatın sıkı kuralları ve devletlerarası anlaşmalarla düzenlenir. Sürecin temelinde, devletlerin egemen eşitliği ilkesi ve suçla mücadelede iş birliği yapma yükümlülüğü yatmaktadır.
Türk hukuk sisteminde bu mekanizma, 6706 sayılı “Ceza İşlerinde Uluslararası Adli İş Birliği Hakkında Kanun” ile düzenlenmektedir. Türk Ceza Kanunu ve Türkiye Anayasası, insan haklarına aykırı durumlarda iade işlemini yasaklayan katı çerçeveler belirlemektedir. Yabancı bir devletin talebi çok aşamalı bir incelemeden geçer. Öncelikle belgelerin biçimsel uygunluğu değerlendirilir, ardından konu yargı sürecine taşınır.
İade işleminin özü, çıkarlar dengesinde yatar: suçluyu cezalandırmak, ancak temel haklarının ihlal edilmesine izin vermemek. Aranan kişinin bulunduğu devlet, adaletin garantörü olarak hareket eder. Türkiye, talepte bulunan tarafça sunulan dosyayı dikkatlice inceler. Suçluluğa dair kanıtlar ikna edici görünmüyorsa veya siyasi bir arka plana sahipse, Türk mahkemesi talebi reddetme hakkına sahiptir.
İade prosedürü
Süreç, şüphelinin bundan haberdar olmasından çok önce başlar. Yabancı bir devlet, diplomatik kanallar veya Interpol aracılığıyla resmi bir talep gönderir. Türkiye Adalet Bakanlığı dosyayı alır, resmi gerekliliklere uygunluğunu kontrol eder ve aranan kişinin bulunduğu yerin savcılığına iletir. Savcı, gözaltı işlemini başlatır ve kişiyi tutuklama tedbirinin belirlenmesi için mahkemeye sevk eder.
Dava, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülmektedir. Hakimler, bir kişinin suç işleyip işlemediğini esasen belirlemezler. Görevleri, iade için yasal gerekçelerin varlığını kontrol etmektir. Mahkeme belgeleri inceler, savunma argümanlarını dinler ve çifte suçluluk ilkesine uyulup uyulmadığını kontrol eder.
Eğer mahkeme iade edilebilirlik kararı verirse, süreç idari aşamaya geçer. Son söz yürütme organına aittir. Türkiye Cumhurbaşkanı kararı onaylar ve ardından karar yürürlüğe girer. Ancak, bu aşamada bile avukatlar kararı durdurmak için Anayasa Mahkemesi’ne veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak itiraz etme imkanlarını kullanır.
İade gerektiren suçlar
Uluslararası hukuk, herhangi bir suç için iade yapılmasına izin vermez. Eylemin ağırlığına dair net bir ölçüt vardır. İade, yalnızca işlenen eylemin her iki devletin yasalarında da cezai suç olarak kabul edilmesi durumunda mümkündür. Bu, çift yargı yetkisi ilkesi olarak bilinen temel bir kuraldır. Eğer eylem talepte bulunan ülkede cezalandırılabilir ancak Türkiye’de yasal ise iade mümkün değildir.
Cezanın ağırlığı da önem taşır. Genellikle iade, suç için öngörülen cezanın üst sınırı bir yıldan fazla hapis cezası olduğunda kabul edilir. Zaten hapis cezasına çarptırılmış kişiler için, kalan ceza süresi en az dört ay olmalıdır. Burada ciddi genel suçlardan bahsedilmektedir: cinayetler, özellikle büyük çapta dolandırıcılık, uyuşturucu ticareti, kara para aklama.
Askeri suçlar ve siyasi nitelikteki suçlar ayrı bir yerde durmaktadır. Türk mevzuatı ve uluslararası sözleşmeler, siyasi görüşleri nedeniyle veya genel ceza kapsamına girmeyen askeri suçlar nedeniyle kovuşturulan kişilerin iadesini yasaklamaktadır. Bir suçun “siyasi” olup olmadığının belirlenmesi, genellikle avukatlar için bir mücadele alanı haline gelir. Savunma, dolandırıcılık gibi resmi bir suçlamanın arkasında rejim muhaliflerinin takibinin gizlendiğini kanıtlamaya çalışır.
Türkiye ile iade anlaşması olmayan ülkeler
İki taraflı bir anlaşmanın olmaması, aranan kişiye tam güvenlik garantisi vermez. Uluslararası hukukta mütekabiliyet (mütekabiliyet) ilkesi vardır. Türkiye, yazılı bir anlaşması olmayan bir ülkeye suçluyu iade edebilir, eğer bu ülke gelecekte benzer iş birliğini garanti ederse. Ancak, bu tür durumlarda prosedür karmaşıklaşır ve uzar.
Avrupa Konseyi’ne üye olmayan ve BM’nin ilgili sözleşmelerini imzalamayan devletler sıklıkla “gri bölgede” bulunur. Buraya Afrika’nın birçok ülkesi, Güneydoğu Asya ve bazı Latin Amerika devletleri dahildir. Onlarla etkileşim, ad hoc diplomatik yazışmalar temelinde yürütülür. Her bir durum bireysel olarak ele alınır.
Savunma için bu, geniş bir imkan alanı açıyor. Avukatlar, hukuki temel ve talepte bulunan ülkede adil yargılama garantilerinin bulunmaması nedeniyle reddi savunuyorlar. Net bir anlaşma olmadan, Türk mahkemeleri taleplere daha şüpheci yaklaşıyor, güçlü kanıtlar ve insan haklarına uyulacağına dair beton gibi sağlam garantiler talep ediyor ki, anlaşması olmayan ülkeler bunu sıklıkla sağlayamıyor.
Türkiye’nin iade anlaşmaları yaptığı ülkeler
Türkiye, çok taraflı ve ikili anlaşmalar aracılığıyla küresel hukuki iş birliği sistemine entegre edilmiştir. Temel olarak, Ankara’nın onayladığı Avrupa İade Sözleşmesi’ne (ECE) dayanmaktadır. Bu, Türkiye’yi Rusya, Ukrayna ve Avrupa Konseyi’ne üye diğer post-Sovyet ülkeleri de dahil olmak üzere Avrupa’nın çoğu ülkesiyle ortak bir hukuki alanda birleştirir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye ile ayrı bir karşılıklı adli yardım ve iade anlaşması bulunmaktadır. Benzer anlaşmalar Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki bazı ülkelerle de yürürlüktedir. Anlaşmanın varlığı bürokratik prosedürleri kolaylaştırır. Belgeler standartlaştırılmış normlara göre düzenlenir, inceleme süreleri belirlenmiştir.
Anlaşmanın varlığı, Türkiye’ye yükümlülükler getirir. Ortak bir ülkeye iade etmeyi reddetmek, anlaşması olmayan bir devlete göre daha zordur. Ancak sözleşmeler, reddetme için net bir gerekçe listesini de içerir. Savunma, belirli bir anlaşmanın metnini analiz ederek müvekkilin teslimini engellemeye olanak tanıyan maddeleri arar.
Interpol’ün Kırmızı Bülteni ve iade
Red Notice — uluslararası bir tutuklama emri değil, dünya genelindeki kolluk kuvvetlerine bir kişinin yerini belirleme ve geçici olarak gözaltına alma talebidir. Türkiye, Interpol’ün aktif bir üyesi olarak bu bildirimlere yanıt verir. İstanbul veya Antalya havalimanlarında pasaport kontrolünden geçerken sistem sinyal verir ve sınır güvenlik servisi yolcuyu gözaltına alır.
Interpol hattı üzerinden yapılan bir tutuklama, ön tutuklama mekanizmasını başlatır. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, kişi resmi iade talebini beklerken (anlaşmaya bağlı olarak) 40 güne kadar gözaltında tutulabilir. Belgeler zamanında gelmezse, tutuklunun serbest bırakılması zorunludur.
Avukatlar iki yönde çalışıyor: ulusal ve uluslararası. Türkiye’de kefaletle veya yurtdışına çıkış yasağı ile serbest bırakılma için mücadele ediyorlar. Aynı zamanda, Lyon’daki Interpol Dosyalarını Denetleme Komisyonu’na (CCF) şikayette bulunuluyor. Amaç, bildirimin Interpol Tüzüğü’nün siyasi, askeri, dini veya ırksal konulara müdahaleyi yasaklayan 3. maddesini ihlal ettiğini kanıtlamak. Veritabanından Kırmızı Bülten’in silinmesi, uluslararası arama gerekçelerini otomatik olarak ortadan kaldırır.
İade talebinin reddedilme gerekçeleri
Türk mevzuatı ve uluslararası normlar, iade konusunda bir dizi zorunlu yasağı öngörmektedir. Mahkeme, iadenin imkansız hale gelmesine neden olan engellerin varlığını dikkatlice incelemekle yükümlüdür. Suçluluğun kanıtlanmış olması durumunda bile, insani ve hukuki yönler önceliklidir.
Türk mahkemesi, yabancı bir devletin talebini reddedeceği durumlar için katı bir koşullar listesi bulunmaktadır. Bu gerekçeler, bireyin temel haklarının korunması ve kabul eden tarafın egemenliğine dayanmaktadır.
- Türk vatandaşlığına sahip olma; Türkiye Anayasası, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne katılımdan kaynaklanan yükümlülükler dışında, kendi vatandaşlarının yabancı devletlere iadesini yasaklamaktadır. Eğer sanık Türkiye vatandaşı ise, Türk yasalarına göre kendi ülkesinde yargılanacaktır, ancak başka bir ülkeye iade edilmeyecektir.
- İşkence veya kötü muamele riski; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre, iade, talep eden devlette kişiye işkence, insanlık dışı muamele veya onur kırıcı ceza tehdidi varsa mümkün değildir. Avukatlar, bu tür riskleri doğrulamak için uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarını sunar.
- Ölüm cezası tehdidi; Ölüm cezasını kaldıran Türkiye, insanları en yüksek cezanın uygulanabileceği ülkelere iade etmez. İade, yalnızca talepte bulunan devletten ölüm cezasının talep edilmeyeceği veya uygulanmayacağına dair yazılı garanti alındığında mümkündür
- Zaman aşımı; Eğer Türk mevzuatına veya talep eden ülkenin yasalarına göre ceza sorumluluğu için zaman aşımı süresi dolmuşsa, iade gerçekleştirilmez. Mahkeme, her iki devletin normlarını dikkate alarak sürelerin yeniden hesaplanmasını yapar.
- Suçun siyasi niteliği; siyasi görüşler, ırksal aidiyet veya dini inançlar nedeniyle yapılan talepler reddedilir. Bu, kanıtlanması en zor maddelerden biridir ve arama talebini başlatan ülkedeki siyasi durumun derinlemesine analizini gerektirir.
Geri ödeme taleplerine itiraz edebilir miyim?
Ekonomik suçlar bağlamında iade genellikle mal varlığına el konulması veya zararların tazmini talepleriyle birlikte gelir. Her ne kadar “fonların iadesi” terimi daha çok medeni davalarla ilişkilendirilse de, ceza sürecinde bu, varlıkların dondurulmasıyla bağlantılıdır. Mülkiyet haklarının korunması, iade edilme talebine karşı koruma ile paralel ilerler. Hesaplara veya gayrimenkullere el koyma kararları Türkiye’deki üst mahkemelerde temyiz edilebilir.
Eğer bu soruyu, kişinin iadesi (teslim edilmesi) talebine itiraz etme imkanı olarak ele alırsak, cevap kesinlikle olumludur. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı nihai değildir. Şüpheli, Türkiye Yargıtay’ına (Yargıtay) temyiz başvurusunda bulunma hakkına sahiptir. Temyiz makamı, kararın yasallığını, usul kurallarına uyulup uyulmadığını ve sonuçların gerekçelerini denetler.
Dahası, iç hukuk yolları tükendikten sonra, Türkiye Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmak mümkündür. Bireysel başvuru, anayasal hakların ihlal edilmesi durumunda yapılır, örneğin adil yargılanma hakkı veya kişi özgürlüğü hakkı gibi. İstisnai durumlarda avukatlar, davanın esasına ilişkin inceleme yapılmadan önce sınır dışı etmeyi yasaklayan acil bir önlem olan “Kural 39″un uygulanması talebiyle AİHM’e başvururlar. Bu, hatta imzalanmış bir iade kararını bile durdurabilecek güçlü bir araçtır.
Hukuki danışmanlık almak için iade konusunda
Zaman, iade davalarında en değerli kaynaktır. Gözaltından sonra her gecikme dakikası savunmayı zorlaştırır. Uzman bir avukatın katılımı olmadan verilen ilk ifadeler, iade kararının temelini oluşturabilir. Sadece Türk savcılığının ve uluslararası mahkemelerin çalışma özelliklerini bilen deneyimli bir avukat, talepteki zayıf noktaları tespit edebilir ve sınır dışı edilmeyi önleyebilir.
Profesyonel bir ekip durumu acil olarak analiz edecek, Kırmızı bildirim varlığını kontrol edecek ve savunma stratejisini hazırlayacaktır. Göçmenlik makamları ve mahkemelerle iş birliği yaparak önceden hareket ediyoruz. Şansınıza veya niteliksiz danışmanlara güvenerek özgürlüğünüzü riske atmayın.
Hemen şimdi bizimle iletişime geçin, davanızın gizli bir değerlendirmesi ve eylem planı geliştirilmesi için.