Locations Archive - Dubai Extradition Lawyers

Sınır ötesi ceza kovuşturması, yabancı bir devletin yargı yetkisi altına giren bir bireyin özgürlüğünü ve güvenliğini tehdit etmektedir. Avrupa hukuk alanına entegrasyon hedefleyen Gürcistan, suç işlediği gerekçesiyle aranan kişilerin iadesine ilişkin uluslararası yükümlülüklere sıkı bir şekilde uymaktadır. Ancak bu süreç, bir kişinin ilk talepte otomatik olarak teslim edilmesi anlamına gelmemektedir. Bu, ulusal mevzuatın uluslararası hukuk normlarıyla iç içe geçtiği karmaşık bir hukuki mücadeleyi temsil etmektedir.

Gürcistan topraklarında bulunan yabancılar için iade mekanizmalarını anlamak, kişisel güvenlik açısından kritik bir faktör haline geliyor. Her iade kararı, savcılık, yargı sistemi ve Adalet Bakanlığı aracılığıyla çok aşamalı bir incelemeden geçer. Yanlış bir savunma stratejisi veya Gürcistan ceza muhakemesi kanununun inceliklerini bilmemek, gözaltındaki kişinin uzun süreli hapis cezası veya adaletsiz bir yargılama ile karşılaşacağı bir ülkeye zorla gönderilmesine yol açabilir.

Gürcistan ve Türkiye arasında iade anlaşması var mı?

Gürcistan ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki hukuki iş birliği, çok taraflı ve ikili anlaşmalar temelinde kurulmuştur, bu da bilgi alışverişini ve şüphelilerin iadesini önemli ölçüde kolaylaştırmaktadır. Bu ilişkileri düzenleyen ana belge, her iki devletin de onayladığı 1957 tarihli Avrupa İade Sözleşmesi’dir. Bu belge, taraf ülkeleri ceza kovuşturması veya hükmün infazı için kişileri iade etmeye zorlayan ortak bir hukuki alan yaratmaktadır.

Ek olarak, Türkiye ve Gürcistan arasında İade Anlaşması ile 1996 yılında imzalanan medeni, ticari ve ceza davalarında hukuki yardım anlaşması yürürlüktedir. Bu belgelerin varlığı, savunmanın iş birliği için yasal bir temel olmadığını öne sürme imkanını ortadan kaldırmaktadır. Ankara ve Tiflis, kolluk kuvvetleri düzeyinde yakın temaslar sürdürmekte olup bu durum taleplerin iletilmesini hızlandırmaktadır.

Coğrafi yakınlık ve yoğun göç akışı, başvuru taleplerinin oldukça sık incelenmesine yol açmaktadır. Ancak Türk tarafı, Gürcü diline çevrilmiş tam bir belge paketi ve Gürcistan yargılama standartlarına uygun kanıtlar sunmak zorundadır. Sözleşmenin varlığı gerçeği, Gürcistan’ın her talebi insan hakları ve anayasal normlara uygunluk açısından inceleme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Gürcistan ve BAE arasında iade anlaşması var mı?

Gürcistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ceza hukuku alanındaki ilişkiler son yıllarda yeni bir seviyeye ulaştı. Daha önce bu ülkeler arasındaki iade işlemleri yalnızca karşılıklılık ilkesine dayanıyordu, bu da her bir vaka için uzun diplomatik anlaşmalar ve garantiler gerektiriyordu. Durum, prosedürleri resmileştiren ve hızlandıran ikili bir anlaşmanın imzalanmasıyla değişti.

Gürcistan ve BAE, İade Anlaşması ile Ceza Davalarında Karşılıklı Hukuki Yardım Anlaşması imzaladı. Gürcistan parlamentosunun bu belgeleri onaylaması, aranan kişilerin teslimi için net bir hukuki koridor oluşturdu. Bu, Emirlikler adaletinden Gürcistan topraklarında saklanan vatandaşların artık resmi iş birliği mekanizmalarının eksikliğine güvenemeyeceği anlamına geliyor.

BAE yetkilileri, mali suçlarla ilgili şüphelilerin yerini tespit etmek için Interpol dahil olmak üzere uluslararası arama kanallarını aktif olarak kullanıyor. Gürcistan mahkemeleri, BAE’den gelen talepleri incelerken, talepte bulunan ülkedeki tutukluluk koşullarına ve adil yargılama standartlarının korunmasına özel önem veriyor, çünkü iki ülkenin hukuk sistemleri arasında önemli farklılıklar bulunuyor.

Gürcistan’dan iade için hukuki dayanaklar

Herhangi bir iade talebinin değerlendirilmesinin temeli, Gürcistan’ın “Ceza Hukuku Alanında Uluslararası İşbirliği Hakkında” Kanunu’dur. Bu yasal düzenleme, prosedürü, süreleri ve devlet organlarının yetkilerini ayrıntılı olarak düzenler. Gürcistan Anayasası da, topraklarında bulunan yabancı uyruklu kişilerin ve vatansız kişilerin haklarının korunmasını garanti altına alan hükümler içermektedir.

Merkezi ilke, iade imkanını belirleyen çift suçluluk ilkesidir. İade, yalnızca eylemin hem talep eden devlette hem de Gürcistan’da cezai suç olarak kabul edilmesi durumunda mümkündür. Eğer bir kişinin yurtdışında kovuşturulduğu eylem, Gürcistan yasalarına göre suç teşkil etmiyorsa, iade mümkün değildir.

Suçun ağırlığı da belirleyici bir öneme sahiptir. Gürcistan, küçük çaplı suçlar için suçluları iade ediyor mu? Cevap olumsuz. Kanun bir eşik belirliyor: iade, suçun en az bir yıl hapis cezası ile cezalandırılması durumunda mümkündür. Eğer talep, zaten verilmiş bir hükmün infazıyla ilgiliyse, cezanın çekilmemiş kısmı en az dört ay olmalıdır.

Gürcistan’ın Interpol üyesi olup olmadığı sorusu, tutuklamanın hukuki dayanaklarıyla doğrudan ilişkilidir. Gürcistan bu organizasyona üyedir ve “Kırmızı Bülten” (Red Notice), sınır polisi veya devriye tarafından bir kişinin geçici olarak tutuklanması için bir temel teşkil eder. Ancak, Interpol bildirisinin varlığı tek başına Gürcistan’ı bir kişiyi teslim etmeye zorlamaz; sadece hukuki inceleme sürecini başlatır.

Gürcistan’dan iade süreci

Gürcistan’da iade prosedürü, savcılık ve yargı makamlarının dahil olduğu sıkı bir şekilde düzenlenmiş bir süreçtir. Her şey, uluslararası arama veya yabancı bir devletin doğrudan talebi temelinde aranan kişinin gözaltına alınmasıyla başlar. Gözaltına alındıktan sonra kişi soruşturma organına teslim edilir ve 48 saat içinde mahkeme bir tutuklama tedbiri seçmelidir. Genellikle savcılık, iade amaçlı tutuklama talebinde bulunur.

Gürcistan Başsavcılığı, iade davasını titizlikle soruşturuyor. Bu aşamada belgelerin resmi uygunluğu, suçluluğa dair kanıtların varlığı (“makul şüphe” standardı) ve iade için engellerin bulunmaması inceleniyor. İade kararının süresi 9 aya kadar çıkabilir ve bu süre içinde talep eden taraf tam bir belge paketi sunmak zorundadır.

Eğer savcılık iadenin kabul edilebilir olduğunu düşünüyorsa, dava mahkemeye sevk edilir. İnceleme Tiflis Şehir Mahkemesi’nde veya ilgili yargı yetkisine sahip mahkemede gerçekleşir. Hakim, savunma ve iddia makamının argümanlarını dinler, sunulan materyalleri inceler. Önemli olan, mahkemenin kişinin suçluluğu ya da masumiyeti konusunda esas suçlama üzerinden karar vermediği, sadece iadenin yasallığını kontrol ettiğidir.

Birinci derece mahkemesinin kararı, Gürcistan Yüksek Mahkemesi’nde temyiz edilebilir. Bu, alt mahkemenin hatalarını düzeltmeyi sağlayan kritik bir aşamadır. Sürece son noktayı, iade kararnamesini çıkaran Gürcistan Adalet Bakanı koyar. Mahkeme kararından sonra bile Bakan, takdir yetkisine sahiptir ve eğer devlet çıkarlarına veya insani normlara aykırı olduğunu düşünürse iade işlemini engelleyebilir.

Türkiye’den iade süreci

Her ne kadar bu materyalin ana odak noktası Gürcistan olsa da, ters sürecin anlaşılması, özellikle ikili ilişkiler bağlamında, tabloyu tamamlamak için gereklidir. Türkiye, suç davalarında uluslararası adli iş birliği konularını 6706 sayılı “Ceza İşlerinde Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu” ile düzenlemektedir. Prosedür benzer özellikler taşır, ancak Türk yargı sisteminin özellikleriyle farklılık gösterir.

Türkiye’den iade talebi Adalet Bakanlığı’na gelir, bu da talebi Başsavcılığa iletir. İadenin kabul edilebilirliği kararını, kişinin yakalandığı yerdeki Ağır Ceza Mahkemesi verir. Türk mahkemesi, tıpkı Gürcistan mahkemesi gibi, çifte yargılama ilkesine uyulup uyulmadığını ve kovuşturmanın siyasi nedenlerden arınmış olup olmadığını kontrol eder.

Türkiye’de nihai karar da yürütme organının yetki alanına girer. Mahkemenin olumlu kararından sonra dava, son onay için Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na veya ilgili bakanlığa gönderilir. Türkiye’deki savunma, iade kararının uygulanmasını durdurmak için bireysel başvurular yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurma imkanını aktif olarak kullanır ve insan haklarının ihlali riskine atıfta bulunur.

Gürcistan’dan Türkiye’ye iade talebinin reddedilme gerekçeleri

Gürcistan mevzuatı ve uluslararası yükümlülükler, iadesinin kesinlikle yasak olduğu geniş bir durumlar listesini öngörmektedir. Bu gerekçeler, kişiyi yasa dışı kovuşturma ve kötü muameleden koruyan bir güvenlik mekanizması olarak hizmet eder. Mahkeme, bu tür koşulların varlığına işaret eden savunma gerekçelerini ayrıntılı bir şekilde incelemek zorundadır.

Emredici ve isteğe bağlı reddetme gerekçeleri vardır, avukatlar savunma hattını oluşturmak için bunları kullanır. Bu maddelerin her biri belge kanıtlarıyla veya yetkili uluslararası raporlara atıflarla desteklenmelidir.

  • Suçun siyasi niteliği; Gürcistan, suçun siyasi bir nitelik taşıması durumunda, suçlanan kişileri iade etmez. Bu durum, özellikle mevcut iktidara muhalif hareketlerin olası katılımcılarına ilişkin Türkiye’den gelen talepler için geçerlidir.
  • Mahkemeler, ceza suçlamalarının arkasında inançlardan dolayı bir kovuşturma olup olmadığını dikkatlice analiz eder.
    İşkence ve insanlık dışı muamele riski; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre, iade, talep eden devlette kişinin işkenceye maruz kalabileceğine dair güçlü gerekçeler varsa kabul edilemez. Savunma, talep eden ülkenin cezaevi sistemindeki sistematik sorunları doğrulayan insan hakları örgütlerinin raporlarını ve uluslararası mahkemelerin kararlarını sunmaktadır.
  • Mülteci veya sığınmacı statüsü; Sığınma talep eden devletteki zulüm nedeniyle Gürcistan’da mülteci statüsü almış bir kişi, bu devlete iade edilemez. Sığınma başvurusu, göç davası ile ilgili nihai karar verilene kadar iade prosedürünü askıya alır.
  • Zaman aşımı; Ekstradisyon, Gürcistan mevzuatına göre ceza sorumluluğuna çekilme veya hükmün infazı için zaman aşımı süresi dolmuşsa gerçekleştirilmez. Bu, Gürcistan Ceza Kanunu’na göre zaman aşımı sürelerindeki kesintiler dikkate alınarak karmaşık zaman hesaplamalarını gerektirir.
  • Gıyaben mahkumiyet ve yeniden inceleme garantisi olmaksızın; Eğer bir kişi Türkiye veya BAE’de gıyaben (in absentia) mahkum edilmiş ve kendini savunma imkanı bulamamışsa, Gürcistan iade talebini reddedebilir. İstisna, talepte bulunan tarafın sanığın kişisel katılımıyla yeni bir yargılama hakkını güvence altına alan sağlam garantiler sunması durumudur.

İade edilmeden korunma stratejileri

Etkili bir savunma, proaktif bir yaklaşım ve avukatın gözaltı anından itibaren derhal davaya dahil olmasını gerektirir. İlk görev, kefaletle serbest bırakılmayı veya tutuklulukla bağlantılı olmayan alternatif bir önlem uygulanmasını sağlamaktır. Gürcistan mahkemeleri, yabancıların kaçma riskinden endişe ederek onları gözaltı merkezlerinden serbest bırakmaya isteksizdir, bu nedenle savunma tarafı güçlü garantiler sunmalıdır: konut varlığı, kefiller veya yüksek miktarda nakit teminat.

Paralel olarak, talebin kendisine itiraz etme çalışmaları yürütülmektedir. Avukatlar, sağlanan dosyayı usul ihlalleri, delil sahteciliği ve eylemin Gürcistan Ceza Kanunu’na göre nitelendirilmesiyle uyumsuzluk açısından detaylı bir şekilde analiz etmektedir. Çoğu zaman, eylemin ceza hukuku suçu değil, medeni hukuk anlaşmazlığı olduğunu kanıtlamak mümkün olmaktadır, bu da iade edilme durumunu ortadan kaldırmaktadır.

Stratejinin en önemli unsuru, uluslararası sığınma talebinde bulunmaktır. Bu, meseleyi göç hukuku alanına taşır ve iade için ek bir engel oluşturur. Gürcistan göç makamları, geri dönüş risklerini bağımsız bir şekilde araştırmakla yükümlüdür. Sığınma talebinin reddi mahkemede itiraz edilebilir, bu da iade sürecini uzatır ve masumiyetin ek kanıtlarını toplamak için zaman kazandırır.

Interpol veritabanlarından veri silme, çalışmanın bir başka yönüdür. Savunma, Interpol Dosyalarını Kontrol Komisyonu’na (CCF) bir talep sunar ve aramanın organizasyonun Tüzüğünü ihlal ettiğini kanıtlar. Eğer “Kırmızı Bülten” kaldırılırsa, uluslararası arama gerekçeleri ortadan kalkar ve bu, mahkemede savcılığın pozisyonunu önemli ölçüde zayıflatır.

Avukatlarla iade (ekstradisyon) konusunda iletişime geçin

İade ile mücadele, özgürlüğünüz ve hayatınızın bahis olduğu bir zaman yarışı gibidir. Uluslararası hukukun karmaşıklıklarını kendi başınıza anlamaya çalışmak ya da genel pratik yapan avukatları kullanmak genellikle ölümcül hatalara yol açar. Sadece Gürcistan’da sınır ötesi davalar konusunda deneyimli uzman avukatlar, devlet mekanizmasına etkili bir şekilde karşı koyabilir.

Ekibimizdeki uzmanlar, gözaltına alınan kişiye acil çıkış yapmayı, iade talebinin analizini ve kapsamlı bir savunma stratejisinin geliştirilmesini sağlayacaktır. Tüm aşamalarda çalışıyoruz: tutuklamaya itirazdan Yüksek Mahkeme’de çıkarların temsil edilmesine ve uluslararası mercilere şikayetlerin sunulmasına kadar.

Karar sizin lehinize alınmadan beklemeyin. Davanızın perspektiflerini değerlendirmek ve aktif bir savunmaya başlamak için hemen profesyonel hukuki yardım alın.

Dr. Anatoliy Yarovyi
Kıdemli Ortak
Saygın bir Hukuk Doktoru olan Dr. Anatoliy Yarovyi, hem Lviv Üniversitesi’nden hem de Stanford Üniversitesi’nden Hukuk Yüksek Lisansı derecelerine sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığı için aday olmuş ve AİHM ile Interpol’de müvekkil savunuculuğu konusunda sağlam bir uzmanlık geliştirmiştir. Uzmanlık alanları iade (extradition), kişisel ve ticari itibar, veri koruma ve seyahat özgürlüğü ile ilgili konuları kapsamaktadır. Karmaşık iade davalarında kapsamlı deneyime sahip olup, çeşitli yargı bölgelerinden gelen iade talepleriyle karşı karşıya kalan müvekkillerini başarıyla temsil ederek hukuki süreç boyunca haklarının korunmasını sağlamıştır.

    Planet

    Federatif Almanya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki iade meseleleri, standart hukuki prosedürlerin çok ötesine geçmektedir. Karmaşık jeopolitik durumun arka planında, her iade talebi uluslararası hukuk, diplomasi ve temel insan haklarının kesiştiği noktada titiz bir analizin konusu haline gelmektedir.

    Bu materyalde, iade mekanizmalarının derinlemesine bir analizini yapacağız, yasal temeli inceleyeceğiz ve Alman mahkemelerinin kararlarını etkileyen kilit faktörleri belirleyeceğiz.

    Almanya’dan Türkiye’ye İade ve Sınırdışı Riski mi Var?

    İade sürecini durdurmak için geç kalmayın. Alman ve Türk hukuku kapsamında profesyonel iade savunması.

    Acil Hukuki Yardım

    Almanya ve Türkiye arasında iade anlaşması var mı?

    Berlin ve Ankara arasındaki ceza kovuşturması alanındaki hukuki ilişkiler, uzun yıllara dayanan deneyim ve kurumsal anlaşmalara dayanmaktadır. Almanya Türkiye suçluların iadesi, 13 Aralık 1957 tarihinde imzalanan Avrupa İade Sözleşmesi temelinde gerçekleştirilmektedir. Bu belge, tarafları adaletten kaçan kişileri birbirine teslim etmeye zorlayarak tek bir hukuki iş birliği alanı yaratmaktadır. Sözleşme, eski ikili paktların yerini alarak standartlaştırılmış prosedürler ve taleplerin kabul edilebilirliği için net kriterler getirmektedir. Almanya ve Türkiye bu aracı aktif olarak kullanmakta olup, bu durum her yıl işlenen başvuruların istatistikleriyle doğrulanmaktadır. Avrupa İade Sözleşmesi, her iki ülkenin savcılıkları ve mahkemeleri arasındaki iş birliğinin inşa edildiği temel taşını oluşturmaktadır.

    Siyasi bağlam, iade süreçleri üzerinde önemli bir etki yaparak ikili ilişkilerde belirli bir gerginlik yaratmaktadır. Almanya’nın yargı organları, özellikle 2016 yılındaki olaylardan sonra Türkiye’deki insan hakları durumunu dikkatle analiz etmektedir. Alman mahkemeleri, siyasi aktivistler veya terör örgütleriyle bağlantılı olmakla suçlanan kişilerle ilgili talepleri incelerken sık sık bir ikilemle karşı karşıya kalmaktadır. Suçlanan kişinin siyasi inançlarıyla motive edilmiş bir talep olduğuna dair makul bir şüphe oluştuğunda iade talebini reddetme yönünde istikrarlı bir uygulama bulunmaktadır. Ankara, Berlin’in bu tutumundan sıklıkla memnuniyetsizlik ifade ederek bunu suçla mücadelede bir engel olarak görmektedir. Bununla birlikte, Almanya’nın hukuki egemenliği, mahkemelerin siyasi baskıyı görmezden gelmesine ve hukukun önceliğini diplomatik uygunluğun üzerine koymasına olanak tanımaktadır.

    Almanya’dan Türkiye’ye suçluların iadesi sorusuna yanıt olumlu kalıyor, ancak önemli çekincelerle birlikte. Prosedür otomatik değildir ve her vakanın detaylı bir şekilde incelenmesini gerektirir. Suçluların iadesi, yalnızca çift yargı yetkisi şartıyla mümkündür; yani isnat edilen fiil her iki yargı alanında da suç olarak kabul edilmelidir. Eğer Türk tarafı, Almanya’da ifade özgürlüğü hakkının kullanımı olarak değerlendirilen eylemler için iade talep ederse, bu talep reddedilecektir. Dolayısıyla, anlaşma temeli mevcut ve aktif bir şekilde işlemektedir, ancak uygulanması Alman devletinin anayasal filtreleriyle sınırlıdır.

    Almanya ve BAE arasında iade anlaşması var mı?

    Almanya Federal Cumhuriyeti ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki hukuki yardım konularındaki ilişkiler, kapsamlı bir ikili iade anlaşmasının olmamasıyla karakterize edilmektedir. BAE, Almanya ile “suçluların iadesi anlaşması olan ülkeler” listesinde, bu terimin klasik anlamında yer almamaktadır. Bu, her talebin uluslararası nezaket ve karşılıklılık ilkelerine dayanarak bireysel olarak değerlendirildiği anlamına gelir. Anlaşmanın olmaması, Almanya veya BAE topraklarında saklanan kişilere güvenlik garantisi sağlamaz, çünkü hukuki yardım mekanizmaları resmi bir pakt olmadan da devreye sokulabilir. Bu tür durumlarda Alman tarafı, benzer garantiler sunmaya hazır herhangi bir devletle işbirliği yapmasına olanak tanıyan iç düzenlemelere dayanmaktadır.

    Emirliklerle etkileşim süreci, genellikle hukuk sistemlerindeki ve adalet standartlarındaki farklılıklarla karmaşık hale gelir. Almanya, idam cezasının uygulandığı veya insanlık dışı muamele risklerinin bulunduğu ülkelere kişilerin iadesine son derece temkinli yaklaşır. Eğer BAE’den gelen talep mali suçlarla ilgiliyse, iade olasılığı artar çünkü bu tür eylemler genellikle çifte suçluluk kriterlerine uyar. Alman adaleti, Arap tarafının suçluluğa dair net kanıtlar ve usuli hakların korunacağına dair garantiler sunmasını talep eder. Almanya’nın, BAE’de aranan kişiler için bir sığınak haline gelmesi nadiren karşılaşılan bir durumdur, çünkü her iki ülkenin kurumları sınır ötesi suçlarla mücadele için işbirliği yapmaya çalışmaktadır.

    Emirliklerin, Türkiye veya Almanya’ya suçluları iade etmeyen ülkeler listesinde yer alan bir yargı yetkisi olup olmadığını analiz ederken, uluslararası anlaşmaların dinamiklerini dikkate almak gerekir. Son yıllarda BAE, kara para aklamayla mücadeledeki imajını iyileştirme çabasıyla hukuki yardım anlaşmaları ağını aktif bir şekilde genişletmektedir. Almanya ise, sözleşme boşluğunu doldurmak için Uluslararası Ceza Adaleti Yardımı Yasası’nı (IRG) kullanarak esneklik göstermektedir. Resmi bir iade anlaşmasının yokluğunda, iade süreci karmaşık bir diplomatik süreç haline gelir ve burada insan haklarının korunmasına dair teminatlar talep eden devlet tarafından sağlanan anahtar rolü oynar.

    Hukuki temel: Etkileşim neye dayanıyor?

    Berlin ve Ankara arasındaki iş birliği kaotik değildir; çok katmanlı bir yasal düzenlemeler sistemiyle sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu hiyerarşiyi anlamak, savunma hattını oluşturmak için kritik öneme sahiptir.

    1. Uluslararası sözleşmeler

    Temel belge 1957 tarihli Avrupa İade Sözleşmesi’dir. Hem Almanya hem de Türkiye bu belgeyi onayladığı için, belirli koşullar sağlandığında, cezai suçlardan dolayı aranan kişilerin iadesi yükümlülüğünü oluşturur.

    2. Ulusal Mevzuat FRG (IRG)

    İç süreç, Ceza İşlerinde Uluslararası Hukuki Yardım Yasası (IRG) ile düzenlenmektedir. Bu yasa, prosedürü detaylandırır ve herhangi bir yabancı talebin yerine getirilmeden önce geçmesi gereken filtreleri belirler.

    3. Anayasal Kalkan (Grundgesetz)

    En yüksek hukuki güce Almanya’nın Temel Yasası sahiptir. Madde 16, AB çerçevesindeki nadir istisnalar dışında, Almanya vatandaşlarını iade edilmekten doğrudan korur, ve Madde 1 (İnsan onuru), işkence veya insanlık dışı muamele riski varsa iade edilmesini imkansız kılar.

    Almanya’dan iade süreci

    Prosedür, genellikle diplomatik kanallar veya Interpol kanalları aracılığıyla gelen yabancı bir devletten resmi bir talebin alınmasıyla başlatılır. Belgelerin ilk incelemesinden sonra Federal Adalet Dairesi (BfJ) tarafından materyaller ilgili savcılığa iletilir. Alman kolluk kuvvetleri, kaçma veya delilleri gizleme riski varsa, kişiyi önceden gözaltına alabilir. Yargı yetkisi, Yüksek Bölge Mahkemesi (Oberlandesgericht) şahsında, iadenin kabul edilebilirliğini değerlendiren hakem rolünü üstlenir. Mahkeme sunulan kanıtları inceler, çifte yargı yetkisinin varlığını kontrol eder ve hedef ülkede insan haklarının ihlal edilme potansiyel risklerini analiz eder.

    Önemli bir aşama, talep edilen kişiyle ilgili olarak kendisinin görüşünün dinlenmesidir. Şüpheli, bir avukat hakkına sahiptir ve yabancı bir devlete teslimine karşı itirazlarını sunabilir. Mahkeme iadenin kabul edilemez olduğuna karar verirse, süreç sona erer ve kişi gözaltından serbest bırakılır. Mahkemenin olumlu kararı durumunda ise son söz Adalet Bakanlığı nezdinde federal hükümete aittir. Siyasi organ, talebi ülkenin dış politika çıkarları ve uluslararası yükümlülükleri açısından değerlendirir. Bu iki aşamalı sistem — yargısal inceleme ve idari karar — sürecin maksimum düzeyde objektifliğini garanti eder.

    Davanın incelenme süreleri, hukuki meselelerin karmaşıklığına bağlı olarak birkaç aydan bir yıl ve daha fazlasına kadar değişebilir. İadesi gereken kişi, basitleştirilmiş iade prosedürüne rıza göstererek süreci hızlandırabilir. Bu durumda birçok formalite atlanır, bu da gözaltı merkezinde uzun süre kalmaktan kaçınmayı sağlar. Ancak avukatlar, talep eden ülkedeki sonuçların dikkatlice analiz edilmesinden sonra böyle bir adım atılmasını önermektedir. İade ile ilgili nihai karar alındıktan sonra, Almanya polisi yabancı meslektaşlarıyla tutuklunun fiili teslimatının zamanı ve yerini koordine eder.

    Suç Kategorileri ve “Çifte Suçluluk”

    Almanya insanları otomatik olarak teslim etmez. Çifte suçluluk ilkesi sıkı bir şekilde uygulanır: fiil her iki ülkede de suç olarak kabul edilmelidir.

    Ana talep grupları Türkiye tarafından:

    • Genel ceza suçları: Cinayetler, uyuşturucu kaçakçılığı, dolandırıcılık. Bu durumlarda, eğer delil tabanı güçlü ise, iade standart prosedüre göre gerçekleşir.
    • Terörizm suçlamaları (PKK, FETÖ): En zor kategori. Alman mahkemeleri, suçlamanın siyasi bir takibin örtüsü olup olmadığını titizlikle inceler.
    • Devlete karşı suçlar: Casusluk, darbe girişimi. Burada genellikle “siyasi suçlar” için iade yasağı devreye girer.

    İade talebinin reddedilme gerekçeleri: Savunma stratejisi

    Alman hukuk pratiğinde, Türkiye’ye iadenin engellendiği durumların net bir listesi oluşmuştur. Bu argümanlar, herhangi bir başarılı savunmanın özüdür.

    Siyasi güdümlü kovuşturma

    Avrupa Konvansiyonu, suçun siyasi nitelik taşıması durumunda veya talebin bir kişinin ırkı, dini, milliyeti ya da siyasi inançları nedeniyle kovuşturulması amacıyla yapılması durumunda iade edilmesini doğrudan yasaklamaktadır. Muhalif faaliyetlerle ilgili davalar bağlamında, bu en sık kullanılan savunma argümanıdır.

    İnsan Hakları İhlali Riski

    Almanya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymak zorundadır. İade mümkün değildir, eğer gerçek bir risk («substantial grounds for believing») mevcutsa:

    • İşkence veya onur kırıcı muamele uygulanması.
    • Türkiye’de adil yargılanma eksikliği.
    • Siyasi güdümlü bir hüküm.

    Uzmanlaşma Prensibi

    Teslim edilen kişi, yalnızca iade talebinde belirtilen suçlardan dolayı yargılanabilir. Eğer teslim edildikten sonra Türkiye’nin yeni, gizli suçlamalar yönelteceğine dair bir şüphe varsa, bu red sebebi olabilir.

    İade edilen kişiler için riskler

    Savunma oluştururken avukatlar genellikle talepte bulunan ülkenin cezaevi sistemindeki fiili duruma atıfta bulunurlar. Türkiye durumunda, aşağıdaki risk faktörleri geçerlidir:

    • Koşullar: Hapishanelerin aşırı kalabalık olması ve sağlık hizmetlerine erişim sorunları.
    • Koruma sınırlaması: Avukatlara erişim ve iletişimin gizliliği ile ilgili zorluklar, özellikle ulusal güvenlikle ilgili davalarda.
    • Yargı sistemine baskı: Dikkat çeken davalarda yargıçların bağımsızlığına dair şüpheler.

    Almanya ve Türkiye arasındaki iade konusunda yardım için başvurun

    Almanya’dan Türkiye’ye iade, birçok değişkeni olan bir denklem gibidir. İade anlaşmasının varlığı, onun uygulanmasını garanti etmez. Alman yargı sistemi, insan haklarını resmi taleplerin önüne koyar, özellikle de siyasi açıdan hassas konular söz konusu olduğunda.

    Bununla birlikte, talebi görmezden gelmek mümkün değil. Başarı, risklerin varlığını ve talebin Avrupa hukuk standartlarına uygun olmadığını kanıtlayabilecek uzman hukukçuların zamanında müdahalesine bağlıdır.

    SSS: Türkiye’ye iade hakkında sıkça sorulan sorular

    Almanya, vatandaşlarını Türkiye’ye iade ediyor mu?

    Temel Yasa’nın 16. maddesine göre, Almanya genellikle kendi vatandaşlarını AB üyesi olmayan ülkelere iade etmez. Ancak, eğer bir kişi çifte vatandaşlığa sahipse ve sürekli olarak Türkiye’de yaşıyorsa, durum detaylı bir analiz gerektirir, yine de Alman vatandaşlığı güçlü bir kalkan olmaya devam eder.

    İade süreci ne kadar sürer?

    Süreç birkaç aydan bir yıl ve daha fazlasına kadar sürebilir. Bu, davanın karmaşıklığına, itirazların sayısına ve Türk tarafından ek garantiler talep edilmesi gerekliliğine bağlıdır.

    Eğer Interpol tarafından arandığımı öğrenirsem ne yapmalıyım?

    Önleyici olarak emirle çalışmak gereklidir. Uzman avukatlar, tutuklanmadan önce “Kırmızı Bülten”in kaldırılması için Interpol Dosya Kontrol Komisyonu’na (CCF) başvuru yapabilirler, bunun Interpol Anayasası’na (örneğin, siyasi tarafsızlıkla ilgili 3. madde) aykırı olduğunu kanıtlayarak.

    Almanya beni iade etmek yerine yargılayabilir mi?

    Evet. Aut dedere aut judicare (iade et veya yargıla) ilkesine göre, Almanya kendi sakinini iade etmeyi reddederse, Alman yasalarına göre kendi topraklarında bir ceza davası açabilir (ve bazen açmak zorundadır).

    Dr. Anatoliy Yarovyi
    Kıdemli Ortak
    Saygın bir Hukuk Doktoru olan Dr. Anatoliy Yarovyi, hem Lviv Üniversitesi’nden hem de Stanford Üniversitesi’nden Hukuk Yüksek Lisansı derecelerine sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığı için aday olmuş ve AİHM ile Interpol’de müvekkil savunuculuğu konusunda sağlam bir uzmanlık geliştirmiştir. Uzmanlık alanları iade (extradition), kişisel ve ticari itibar, veri koruma ve seyahat özgürlüğü ile ilgili konuları kapsamaktadır. Karmaşık iade davalarında kapsamlı deneyime sahip olup, çeşitli yargı bölgelerinden gelen iade talepleriyle karşı karşıya kalan müvekkillerini başarıyla temsil ederek hukuki süreç boyunca haklarının korunmasını sağlamıştır.

      Planet

      Ankara ve Londra arasındaki yargı iş birliği, uluslararası hukuk normlarının, diplomatik çıkarların ve insan haklarının korunmasına yönelik katı standartların iç içe geçtiği karmaşık bir mekanizmadır. Zorla geri gönderilme tehdidiyle karşı karşıya kalan kişiler için bu sürecin inceliklerini anlamak, kişisel özgürlük meselesine dönüşmektedir. İade prosedürü, otomatik bir idari işlem değil, sonucu savunmanın niteliğine ve delil temelinin derinlemesine incelenmesine bağlı olan çok aşamalı bir hukuki mücadeledir. 2025 yılında, jeopolitik dalgalanmalar ve Brexit’in sonuçları ışığında oyun kuralları değişmiş, avukatlardan ikili anlaşmaların yorumlanmasında yeni yaklaşımlar talep edilmiştir.

      Hukuki temel ve Brexit’in suçluların iadesine etkisi

      İki devlet arasındaki etkileşimin temeli sadece diplomatik nezaket değil, uluslararası anlaşmaların sert çerçevesidir. Anahtar belge, Türkiye’nin 1961 yılında onayladığı 1957 tarihli Avrupa İade Sözleşmesi olmaya devam etmektedir. Bu sözleşme, daha spesifik anlaşmaların, özellikle Türkiye ile Birleşik Krallık arasında 1961 yılında imzalanan Suçluların İadesi Anlaşması’nın üzerine inşa edildiği bir temel oluşturur. Bu belgeler, ingiltere türkiye suçluların iadesi talebinin hangi koşullarda kabul edileceğini ve hangi durumlarda kesinlikle reddedileceğini belirler.

      Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çıkışı, yargı iş birliği manzarasını kökten değiştirdi. Londra, işlemlerin hızlandırılmış bir şekilde yürütülmesini sağlayan Avrupa Tutuklama Emri (EAW) sistemine erişimini kaybetti. Artık Britanya adaleti, Avrupa Konseyi’nin daha muhafazakâr ve uzun süren mekanizmalarına geri döndü. Bu, her talebin daha titiz bir şekilde incelendiği ve mahkemelerin delilleri değerlendirme konusunda geniş bir takdir yetkisine sahip olduğu anlamına geliyor. Savunma için bu durum ek fırsatlar sunuyor: bürokratik mekanizma yavaşladı ve karşı delillerin toplanması için zaman tanıyor.

      İngiliz genel hukuku artık eski konvansiyonlarla birlikte çalışıyor, bu da benzersiz emsaller yaratıyor. Ingiltere suçlu iadesi yapıyor mu sorusunun artık net bir evet ya da hayır cevabı yok. Cevap her zaman belirli bir davanın detaylarında saklıdır: suçlamanın ağırlığı, siyasi motivasyonun varlığı ve kabul eden ülkedeki güvenlik garantileri.

      İngiltere’den Türkiye’ye İade Süreçlerinde Uzman Savunma.

      İade anlaşmaları, hukuki engeller ve savunma stratejileri. Sınır ötesi davalarda tecrübeli hukuki destek.

      Bize Ulaşın

      Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye iade prosedürü

      2016 yılındaki olaylardan sonra Ankara’dan gelen taleplerle ilgili Londra’daki davalar özel bir hassasiyet kazandı. Gülen hareketine veya Kürt örgütlerine bağlantılı olmakla suçlanan kişilerin iadesine yönelik talepler, İngiliz adaletinin katı standartlarıyla karşılaştı. Bu tür davaları inceleyen Westminster Sulh Ceza Mahkemesi, insan hakları garantileri ile terörle mücadele yükümlülüklerinin çarpıştığı bir savaş alanına dönüştü.

      Hapishaneler ve insan hakları: Engeller

      Britanya mahkemesinde savunmanın merkezi unsuru, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) maddelerinin ihlal edilme riskine dair kanıttır. İşkenceyi ve insanlık dışı muameleyi yasaklayan Madde 3, birçok talep için aşılmaz bir engel haline gelmektedir. Britanya hakimleri, Türk tarafından somut, hukuki bağlayıcılığı olan garantiler talep etmektedir. Ankara, iade edilen kişinin aşırı kalabalık hücrelere yerleştirilmeyeceğini ve tıbbi yardıma erişim sağlayacağını teyit etmelidir.

      Durum, uluslararası gözlemcilerin raporlarıyla daha da karmaşık hale geliyor. F ve L tipi Türk ceza infaz kurumlarının aşırı doluluğu, belgelerle doğrulanmış gerçekler olarak sıkça red gerekçesi oluyor. Eğer avukat, müvekkilinin insan onurunu aşağılayan koşullara maruz kalma riski taşıdığını kanıtlarsa, mahkeme iade talebini engeller. Bu bağlamda ingiltere suçluları iade ediyor mu sorusu, talepte bulunan tarafın insancıl muameleyi sağlayıp sağlayamayacağının analizine dönüşüyor.

      Siyasi güdümlü kovuşturma

      İkinci güçlü savunma argümanı, AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 6. maddesi — adil yargılanma hakkıdır. Savunma, genellikle Türkiye’nin yargı sisteminin 2016 yılından sonra yürütme organının ciddi baskısına maruz kaldığını öne sürerek bu duruma atıfta bulunur. Argümantasyon, suçlamaların siyasi niteliğini göstermeye dayanır. Eğer ingiltere ile suçlu iadesi var mı (İngiltere ile iade anlaşması var mı) talebi, gazetecilerin, aktivistlerin veya iş insanlarının uydurma gerekçelerle kovuşturulmasına dayanıyorsa, İngiliz mahkemesi bunu bir hak ihlali olarak görmeye meyillidir.

      Hakimler, ceza kovuşturmasının siyasi baskı aracı olarak gizlenip gizlenmediğini dikkatlice analiz ediyorlar. Bu tür davalarda, Türkiye’deki hukukun üstünlüğü durumuna ilişkin uzman raporları belirleyici bir rol oynar. Başarılı bir savunma, iddianamenin kuru metninin ötesine geçen belirli bir ceza davasının bağlamını mahkemeye açıklayabilecek uzmanların dahil edilmesini gerektirir.

      Türkiye’den Birleşik Krallık’a iade süreci

      Ters süreç kendi özelliklerine sahiptir ve özellikle Türkiye’nin ulusal mevzuatı olan 6706 sayılı “Ceza İşlerinde Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu” ve Türk Ceza Kanunu (TCK 5237) ile düzenlenmektedir. Londra bir talep gönderdiğinde, bu talep Adalet Bakanlığı’ndan başlayıp Ağır Ceza Mahkemesi’nde (Ağır Ceza Mahkemesi) sona eren Türk bürokrasisinin çarklarına girer.

      Türkiye katı bir ilkeye bağlıdır: kendi vatandaşları, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne karşı olan yükümlülükler dışında, yabancı devletlere iade edilmez. Bu, iki ülkenin yaklaşımlarında temel bir farklılık yaratır. Britanya’da suç işleyip ülkesine dönen bir Türk vatandaşı için ingilterenin suçlu iadesi var mı sorusu ikincil önemdedir. Birincil olan ise aut dedere aut judicare (ya teslim et ya yargıla) ilkesidir. Türkiye, vatandaşını teslim etmektense, İngilizler tarafından sağlanan materyallere dayanarak kendi yargı sürecini başlatmayı tercih eder.

      Türkiye’de bulunan yabancı uyruklu kişiler için prosedür farklı şekilde işlemektedir. Mahkeme, çifte yargı yetkisinin varlığını kontrol eder. Fiil, her iki yargı alanında da suç olarak kabul edilmelidir. Londra’da kovuşturulan eylem, İstanbul’da cezai yaptırıma tabi değilse, iade talebi reddedilir. Ayrıca zamanaşımı süreleri de incelenir. Türk mevzuatı, belirli suçlar için daha kısa zamanaşımı sürelerine sahip olabilir ve bu durum iade sürecinin durdurulması için yasal bir gerekçe oluşturur.

      Çifte yargılama ilkesi ve suç kategorileri

      Herhangi bir iade sürecinin temel taşı, çift suçluluk kavramıdır. Kabul eden ülkede yasal olarak kabul edilen bir eylem için bir kişinin iadesini talep etmek mümkün değildir. Bu filtre, taleplerin önemli bir kısmını daha ön değerlendirme aşamasında eler.

      Finansal ve ekonomik suçlar, başarılı iade davalarının aslan payını oluşturur. Kara para aklama, büyük dolandırıcılık, banka manipülasyonları — her iki hukuk sistemi tarafından kabul edilen evrensel suçlardır. Bu tür davalarda mahkemeler, politik bir arka plan aramaya daha az eğilimli olup, kanıtların teknik yönüne odaklanır. Kurumsal suçlar bağlamında ingiltere türkiye suçlu iadesi var mı (İngiltere ile Türkiye arasında suçlu iadesi var mı) konulu talepler, usul kurallarına uyulması şartıyla daha sık kabul edilir.

      Ancak, geleneksel olarak iade anlaşmalarının kapsamı dışında tutulan bir “siyasi suçlar” kategorisi bulunmaktadır. Siyasi suç ile terörizm arasındaki ayrımın tanımı, hâlâ yoğun hukuki tartışmaların konusudur. Türkiye, muhaliflerin eylemlerini sıkça terörizm olarak nitelendirirken, İngiliz mahkemeleri bunları ifade özgürlüğü veya toplanma hakkının kullanımı olarak değerlendirebilir. Burada yalnızca uluslararası hukukta uzmanlaşmış deneyimli bir avukatın çözebileceği bir yorum çatışması ortaya çıkmaktadır.

      Interpol’ün ve “Kırmızı Bültenler”in Rolü

      İade nadiren doğrudan büyükelçiliğe yapılan bir taleple başlar. Çoğu zaman ilk alarm sinyali, sınır geçişinde tutuklama veya Interpol’ün Kırmızı Bülteni temelinde yapılan belge kontrolü olur. Uluslararası polis veri tabanları, talebin ön hazırlığı için bir araç olarak hizmet eder.

      Ancak İnterpol sistemi mükemmel değildir ve sıkça devletler tarafından muhalifleri takip etmek için kullanılmaktadır. İnterpol Tüzüğü’nün 3. maddesi, örgütün siyasi, askeri, dini veya ırksal nitelikteki işlere müdahalesini kesinlikle yasaklar. Kırmızı bültene itiraz etmek, iade talebine karşı savunmayla paralel olarak yürütülmesi gereken ayrı bir hukuki süreçtir. İnterpol veritabanından verilerin silinmesi, iade talebi mahkeme tarafından resmi olarak incelenmeden önce tutuklama gerekçelerini fiilen geçersiz kılabilir.

      Deneyimli avukatlar, İnterpol Dosya Kontrol Komisyonu (CCF) ile önleyici çalışmanın, ulusal mahkemede mücadele etmekten genellikle daha etkili olduğunu bilirler. Eğer aramanın organizasyon kurallarını ihlal ettiğini kanıtlamak mümkün olursa, bildirim kaldırılır ve uluslararası arama sona erer. Bu, özellikle suçlu iadesi olmayan ülkeler 2025 gibi sorgulara yanıt arayan ve sığınma uman müşteriler için önemlidir, oysa doğru strateji, aramanın asıl sebebini ortadan kaldırmaktır.

      Stratejik Savunma: Teoriden Pratiğe

      Başarı, iade davasında tesadüfi olmaz. O, titiz bir şekilde bilgi toplama, uzmanlarla çalışma ve emsal hukuku bilme üzerine inşa edilir. Avukat, ilk duruşmadan önce savunma pozisyonunu oluşturarak önceden hareket etmelidir.

      Etkili koruma, yargı yetkisi ve davanın koşullarına bağlı olarak doğru bir şekilde birleştirilmesi gereken birkaç sütuna dayanır:

      • Siyasi motivasyon kanıtlarının toplanması. Sadece zulüm hakkında açıklama yapmak yeterli değildir. Mahkemeye insan hakları örgütlerinin raporlarını, sanıkla ilgili politikacıların açıklamalarının transkriptlerini ve adaletin ihlal edildiği benzer davaların örneklerini sunmak gereklidir.
      • Hapishane koşullarının analizi. Talep eden taraftan detaylı garantiler talep edilmesi. Eğer Türkiye, belirli bir alan büyüklüğüne sahip, güneş ışığına erişim ve tıbbi yardımla donatılmış bir hücrede tutulmayı garanti edemezse, İngiliz mahkemesi iade talebini reddetmek zorundadır.
      • Delil temelinin itirazı. Bazı durumlarda savunma, suçlamanın özüne saldırabilir ve sunulan delillerin, bırakın mahkumiyet kararını, dava sürecinin başlaması için bile yetersiz olduğunu kanıtlayabilir.
      • Tıbbi ve ailevi koşullar. Madde 8 AİHS (özel ve aile hayatına saygı hakkı), iade işlemi sanığın aile üyelerine, özellikle bakmakla yükümlü olduğu çocuklara orantısız zarar verecekse kullanılabilir.

      Birçok müşteri, tamamen güvenli limanların var olduğuna yanlış bir şekilde inanıyor ve arama motorlarına türkiye ile iade anlaşması olmayan ülkeler veya türkiye ile suçlu iadesi olmayan ülkeler gibi sorgular giriyor. Ancak, küreselleşmiş bir dünyada doğrudan bir anlaşmanın olmaması güvenliği garanti etmez. Uluslararası nezaket ve karşılıklılık ilkesi, devletlerin suçluları resmi bir anlaşma olmadan bile iade etmesine olanak tanır. Güvenilir koruma, kaçış değil, akıllıca yapılmış hukuki çalışmadır.

      Profesyonel hukuki yardımın önemi

      İade, hata yapmanın hayatlara mal olduğu bir hukuk alanıdır. Kendi başına savunma girişimleri veya uluslararası hukuk ve Interpol’ün çalışma detaylarına aşina olmayan genel uygulama avukatlarına başvurmak, genellikle ölümcül sonuçlara yol açar. İngiliz Türkiye ilişkileri gibi konular, sadece yasaların değil, aynı zamanda mevcut siyasi iklimin de derinlemesine anlaşılmasını gerektirir.

      Dmytro Konovalenko, uluslararası hukuk ve iade alanında tanınmış bir uzmandır. Kıdemli Ortak ve Uluslararası Avukatlar Derneği üyesi olarak, Interpol ve sınır ötesi ceza kovuşturmalarıyla ilgili en karmaşık davalarda uzmanlaşmıştır. Deneyimi, Kırmızı Bültenler in başarılı bir şekilde itiraz edilmesini ve Avrupa ile Asya’dan müşterilerin iadesinin önlenmesini içermektedir. Dmytro Konovalenko, savunma mekanizmalarının nasıl çalıştığını içeriden anlamakta ve müvekkillerinin özgürlüğünü korumak için tüm hukuki araçları kullanmaktadır.

      Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki suçluların iadesi alanındaki ilişkiler gelişmeye devam ediyor. Anlaşmaların varlığına rağmen, her vaka benzersizdir. İngiltere Türkiye suçlu iadesi talebi her zaman karmaşık bir hukuki mekanizmanın devreye girmesini gerektirir. İster ekonomik suçlar olsun, ister siyasi motivasyonlu suçlamalar, savunma derhal ve profesyonel adımlar gerektirir. Şansa güvenmeyin ve sizin için gelmelerini beklemeyin. Özgürlüğünüz, bugünden itibaren proaktif bir savunma gerektirir.

      Acil hukuki yardım

      Durum acil bir tepki gerektiriyor. Siz veya yakınlarınız iade tehdidiyle ya da İnterpol aramasıyla karşı karşıya kaldıysanız, değerli zamanı kaybetmeyin.

      Dmytro Konovalenko ile gizli danışmanlık ve savunma stratejisi geliştirme için iletişime geçin.

      Hemen bir danışma randevusu alın, İnterpol bildiriminin kaldırılmasına ve haklarınızı korumaya yardımcı olacak hangi hukuki araçların olduğunu öğrenmek için.

      Dmytro Konovalenko
      Kıdemli Ortak, Avukat, Baroya Kabul Edilmiştir (Hukuk Uygulama Sertifikası #001156)
      Dmytro Konovalenko Uluslararası Avukatlar Birliği üyesidir. Interpol ile ilgili davalarda uzmanlaşmıştır ve Avrupa, Asya ve Uzak Doğu’dan gelen müvekkiller için Kırmızı Bültenlere, iade taleplerine başarıyla itiraz etmiş ve önleyici tedbirler uygulamıştır.

        Planet

        Sıkça Sorulan Soruların (FAQ) Cevapları

        Evet, İngiltere suçlu iadesi yapıyor?

        Evet, Birleşik Krallık iade gerçekleştiriyor, ancak süreç sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Mahkeme, insan haklarıyla ilgili engellerin olmadığından emin olmalıdır. İşkence veya adil olmayan bir yargılama riski varsa, anlaşma olmasına rağmen iade reddedilecektir.

        Kendi vatandaşlarının iade edilme şansı nedir?

        Türkiye, vatandaşlarını Birleşik Krallık’a teslim etmeme prensibini benimseyerek, onları kendi yargı sistemiyle yargılamayı tercih ediyor. Birleşik Krallık, vatandaşını Türkiye’ye teslim edebilir, eğer mahkeme koşulların yerine getirildiğine karar verirse, ancak pratikte bu tür durumlar son derece güçlü kanıtlar ve güvenlik garantileri gerektirir.

        Doğrudan bir anlaşmanın olmaması iade sürecini nasıl etkiler?

        Hatta eğer ingilterede suçlu iadesi var mı başka bir üçüncü ülkeyle arıyorsanız, unutmayın: anlaşmanın olmaması tam bağışıklık anlamına gelmez. BM sözleşmeleri (yolsuzluk, uyuşturucu karşıtı) ad hoc iade için yasal bir temel olarak hizmet edebilir.

        Londra’da iade davası sırasında kefaletle serbest kalmak mümkün mü?

        Evet, Britanya sistemi, davanın incelenmesi sırasında kefaletle serbest bırakılma olasılığını öngörmektedir. Ancak mahkeme, pasaportun teslim edilmesini, elektronik bileklik takılmasını ve önemli bir miktar para (Security) yatırılmasını talep edecektir. Kaçış riski çok sıkı bir şekilde değerlendirilmektedir.

        Ne yapmalıyım, eğer aranıyorsam?

        Sınırları geçmeye çalışmayın ve 2025 suçlu iadesi olmayan ülkeler listelerine güvenmeyin. İlk adım, İnterpoldeki durumu kontrol etmek ve riskleri analiz etmek için uzman bir avukata başvurmak olmalıdır.